Sokratik problem: Platon ve diğer Yunan yazarlar Sokrates’i nasıl kendine göre anlattı?

Sokrates insanların gerçeği kurgudan ayırmak için uğraşmadığı bir dönemde yaşadı. Peki Sokrates hakkında bildiklerimizin ne kadarı doğru?

Muhtemelen başka hiçbir filozof felsefe üzerinde Sokrates’ten daha büyük bir etki yaratmamıştır. (Tamam, buna itirazlar olabilir.) O, Platon’un hocasıydı ve Aristoteles üzerinde etkisi vardı. İki ya da daha fazla kişinin önermede bulunduğu ve birbirlerinin fikirleri üzerine tartıştığı bir tartışmacı diyalog biçimi olan Sokratik yöntemi geliştirdi. Ölümünden sonra, fikir tarihinin merkezinde önemli bir figür haline geldi.

Sokrates’in bunları geride tek bir yazı bile bırakmadan başardığı düşünüldüğünde daha da etkileyici görünüyor. Yetenekli bir hatip olan Sokrates, fikirlerini bir papirüs parçasına yazmak yerine diğer insanlarla sohbet yoluyla paylaşmayı tercih etti. Aynı fikirler sağır kulaklara anlatılsaydı, dünya bu kendine has düşünürü unutmuş olabilirdi. Kader ondan yanaydı ve öğrencilerinden bazıları onun için bu işi yapacak öngörüye sahipti.

Sonuç olarak Sokrates, esas olarak Platon ve Ksenophon gibi çağdaşlarının yazılarıyla hatırlanıyor. Felsefi bir bakış açısıyla, bu metinler aşk, adalet ve yönetim gibi konularda yeri doldurulamaz bir bilgelik sunar. Bununla birlikte, tarihsel bir bakış açısından, bunlar büyük bir sorun teşkil etmektedir: Sokrates hakkında bildiğimiz her şey bize dolaylı olarak ulaştığından, “karakter Sokrates”in “gerçek kişi olan Sokrates”le hangi farklılıkları gösterdiğini belirlemek zordur.

Sokratik problem olarak da bilinen bu problemin çözülmesi o kadar zordu ki, neredeyse başlı başına bir akademik disipline dönüştü. Hollandalı filozof C.J. de Vogel, 1955 tarihli bir makalesinde Sokratik sorun hakkında “‘Gerçek Sokrates’e sahip değiliz” dedi.

Nasıl Sokrates’in muhatapları onun metodolojisinin ardındaki anlamı kavramakta mütemadiyen başarısız olmuşlarsa, aynı şekilde modern bir okuyucu da Sokratik sorunu çözmekle eline ne geçeceğini merak edebilir. Aynı kişiliğin birbiriden farklı yorumları arasındaki temel ayrımları belirleyerek Sokrates’in takipçilerinin öğretmenlerinin mirası üzerine neyi nasıl inşa ettiklerini ve daha da önemlisi ondan nerede ayrıldıklarını öğrenebiliriz.

Platon ve Sokratik Problem

Çoğumuzun aşina olduğu Sokrates versiyonu, öğrencisi Platon’un diyaloglarından öğrendiğimi Sokrates’tir. Platon’un yaşamı boyunca yazdığı 35 diyalogdan biri olan Yasalar dışındakilerde ana karakter olarak Sokrates’i görürüz. Akla olan sarsılmaz inancı ve gerçeğe bağlılığı da dahil olmak üzere bugün filozofla ilişkilendirdiğimiz bütün özellikler, bu felsefi metinlerde ön plana çıkmış ve merkeze yerleştirilmiştir.

Platon’un Sokrates versiyonunun çoğu zaman gerçek Sokrates’in bir vekili olarak ele alınmasının bir nedeni vardır. Platon, Sokrates’le 20 yaşındayken tanıştı ve kısa sürede onun en sadık takipçilerinden biri oldu. Bazı kaynaklar Sokrates’i bir aile dostu olarak tanımlarken, diğerleri Platon’un Sokrates’in duruşmasında hazır bulunduğunu belirtir. Sokrates’i metinlerine dahil eden tüm yazarlar arasında, Platon aldığı bütün iltifatları gerçekten hak eden birini tanıtmaktaki en başarılı kişiydi.

Bu, Platon’un Sokrates yorumunun tarihsel olarak doğru olarak kabul edilebileceği anlamına gelmez. Yıllar boyunca akademisyenler onun yazdığı diyaloglar hakkındaki çeşitli endişeler dile getirdiler. Her şeyden önce, yazılanları çoğu Platon’un kendi doğumundan önce meydana gelen olaylara dayanıyor gibi görünüyor; yani o, öğretmeninin konuşmalarını yeniden yaratmak için dış kaynaklara güvenmiş olmalı.

Ayrıca Sokrates’in karakterinin metinden metne değişmesine de bir sorundur. Ünlü filozof bir diyalogda bir iddiada bulunurken aynı iddiayı bir başkasında çürütmektedir. Bunun gibi tutarsızlıklar, Platon bilginlerini ilk diyalogları sonrakilerden ayırmaya yöneltti. Gorgias gibi erken dönem diyaloglarda, Sokrates kendi fikirlerini sunmaktan çok rakibinin argümanlarını çürütmekle ilgilenir, onun tek aksiyomu “Hiçbir şey bilmediğimi biliyorum”dur.

Daha sonraki diyaloglarda bu söz yavaş yavaş anlamını yitirir. Sokrates, Pepublic’te hükümetin örgütlenmesinden şairlerin yayınlamasına izin verilen şiir türlerine kadar ideal toplumunun nasıl görünmesi gerektiğini uzun uzadıya tartışır. Sokrates’in bu yinelemesi, Platon’un bizi başlangıçta tanıştırdığı kişiden şüphesiz ki çok uzaktır. Bu da pek çok okuyucunun Platon’u Sokrates’i kendi felsefesi için bir sözcü olarak kullanmakla suçlamasına yol açan bir çelişkinin kaynağıdır.

Platon’un Sokrates’i gerçekten bir sözcü olarak kullanıp kullanmadığını kesin olarak söylemek zor. Ancak şu var ki, filozofun müridi, bugün yaptığımızdan farklı olarak insanların gerçeği kurgudan ayırmaya çalışmadığı bir dönemde yaşadı ve çalıştı. O dönem hikayelerinde, tarihi figürler genellikle tanrılarla yan yana konurdu ve Tartarus, Rodos, Girit ya da Thebes kadar gerçek bir yerdi. Yazarlar şiirsel yetkilerini özgürce kullandılar, ancak gerçekliğin dokusunu ne zaman ve nerede büktüklerini açıkça göstermediler.

Sokrates’i öldüren oyunlar

Sokrates hakkında bildiklerimizin çoğu sadece üç kaynaktan geliyor: Platon, oyun yazarı Aristophanes ve tarihçi Ksenophon. Platon’un yazdıkları en iyi bilinen olsa da Aristophanes’inki ilkti. Sokrates’in kendi yaşamında ürettiği The Clouds adlı komedisi, filozofun öğretilerini ve sık sık yol açtığı zahiren absürt sonuçları hicveder.

Bulutlar’da sunulan Sokrates portresi, Platon aracılığıyla tanıdığımız Sokrates’e ve gerçek (muhtemelen) Sokrates’e çok az benzerlik gösterir. Oyunda Sokrates, Düşünme adı verilen bir öğrenme kurumundan sorumludur. Tarihsel Sokrates’in de hatırı sayılır sayıda öğrencisi olmasına rağmen, onları hiçbir zaman resmi bir okul çatısı altında örgütlememiştir. Aristophanes’in Sokrates’i, Platon’un asla düşünmediği bir pirenin sıçrama mesafesini ölçmek gibi problemlerle de ilgilenir.

Platon’un Sokrates versiyonuyla Aristophanes’in versiyonu arasındaki önemli farklılıklar, bilim insanlarını Bulutlar’daki Sokrates’in tarihsel figürün bir karikatürü değil, farklı filozofların ve kök salmış düşünce okullarının bir karışımı olduğunu öne sürmeye yöneltmiştir. Oyunun yaratıldığı zamandaki Atina, Sokrates’in Platon’un diyaloglarında tartıştığı insanları içeriyordu.

Aristophanes, Sokrates’i olumsuz bir bakış açısıyla sunar. Bulutlar’da, filozof ve müritlerine serseri takımı gibi davranılır, zor olsa da nihayetinde insanların hayatlarını yaşama biçimleri üzerinde çok az etkisi olan sorular üzerine kafa yorma sorumluluğundan kaçarlar. Filozof diğer oyunlarda daha uğursuz bir figür olarak karşımıza çıkar. Örneğin, The Birds’deki karakterler, erkeklerin uyuyan ruhlarını uyandırmaya çağıran yıkanmamış bir Sokrates’ten bahseder.

Bu tasvirler yanıltıcı olduğu kadar tehlikeliydi de. Sokrates’in yargılanmasına odaklanan bir diyalog olan Sokrates’in Savunması’nda, filozof Aristophanes’i Atina’daki itibarına iftira atmakla suçluyor ve jüri üyelerinin onu şehrin tanrılarını karalamak ve gençliği yozlaştırmaktan ölüm cezasına çarptırmasına olanak tanıdığını söylüyordu. Ancak, Savunma dışında buna dair tarihsel bir kanıt bulunmadığından, St. Andrews Üniversitesi’nde Yunanca profesörü olan Stephen Halliwell, bu suçlamanın çok dikkate alınmaması gerektiğini öne sürüyor.

Sokrates’in son dersi

Ksenophon da aynı Platon gibi, Bulutlar ilk kez sahnelendiğinde henüz bir bebekti ve Sokrates yaşlı bir adam olana kadar onunla tanımamıştı. Nadir temaslarına rağmen, Ksenophon, Memorabilia’da “Her bir arkadaşının ne bildiğini öğrenmek için bundan daha fazla özen gösteren birini asla tanımadım” diye yazarak filozof hakkında güçlü görüşler oluşturdu.

Sokrates hakkındaki bu tanım, onun muhataplarının en derinlere kök salmış inançlarını bile yerle yeksan etmek için özel bir yeteneğe sahip olduğunu ortaya koyan Platoncu diyaloglarla tutarlıdır. Ancak Ksenophon da önemli alanlarda Platon’dan ayrılır. Örneğin, Ksenophon’un Sokrates versiyonu Platon’daki muadilinden daha pratiktir ve Platon’un Sokrates’inin hiç bahsetmediği ve muhtemelen hiçbir şey bilmediği, kişisel finans ve emlak yönetimi gibi konularda tavsiyelerde bulunur.

Ksenophon öncelikten bir tarihçi olması, felsefenin onun ikinci disiplini olması nedeniyşe, bilim insanları başlangıçta onun Sokrates versiyonunun Platon’unkinden daha doğru olduğu hususunda şüpheler taşıdılar. Bugün ise akademik topluluk daha da bölünmüş durumda. Bir yandan, Stanford Felsefe Ansiklopedisi, Ksenophon’un diyaloglarının – Sokrates’in en büyük rolü oynadığı metinler – onun tarih yazımıyla “aynı doğruluk kriterlerine göre” değerlendirilemeyeceğini söylüyor. Öte yandan, Bar Ilan Üniversitesi klasikler başkanı Gabriel Danzig gibi akademisyenler, tür ne olursa olsun, Ksenophon’un kamusal bilgi meselelerini tartışırken her zaman doğruluk için çabaladığını iddia ediyorlar.

Antik Yunanistan’da Sokrates’in yargılanması hakkında yazılan tüm eserlerden sadece üçü hayatta kaldı. Bu üç metinden ikisi Ksenophon tarafından yazıldı. Platon’dan farklı olarak, Ksenophon’un diyaloglarında sıklıkla bir anlatıcı vardır ve bu da yazarın hikayenin ortamını daha ayrıntılı olarak ortaya koymasını sağlar. Ksenophon, kendi Apology’sinde, Sokrates mahkemeye çıkarıldığında birçok Atinalı’nın onun kibirli davrandığını düşündüğünü ve kibrinin davayı kaybetmesine neden olduğunu belirtir.

Platon’un Savunmasında da Sokrates kibirli sayılabilecek bir şekilde davranır. Örneğin, Meletus’u tartışırken, Sokrates düşüncesindeki kusurları ortaya çıkarmaktan çok muhatabını aşağılamakla ilgilenir gibi görünmektedir. Filozof ayrıca Atina’nın onu cezalandırmak yerine hizmetlerinden dolayı ödüllendirmesi gerektiğini söyler. Bunun gibi yorumların karaktere uzak olmama ihtimali çok yüksek; Birçok Platoncu diyalogda Sokrates, sürekli olarak sorgulamasını en iyi tabirle kibirli ve en kötü ihtimalle yıkıcı bulan muhataplarla karşılaşır.

Sokrates’in gerçek savunmasının, Platon’un diyaloğunun lirik ve semantik karmaşıklığına bir ışık tutup tutamayacağı pek önemli değil, çünkü bu hikayenin her versiyonu aynı ve trajik bir sonla bitiyor: Sokrates, baldıran zehri içerek hayatına son vermek zorunda kalıyor. Platon ile aynı fikirde olan Ksenophon, aksi halde yenilmez bir hatip olan Sokrates’in, Danzig’in belirttiği gibi, son derece mutlu, hatta kıskanılacak bir yaşam sürdüğünü ve ölümden acı çekmediğini kanıtlamak için davasını bilerek kaybettiğini düşünüyordu.

Tim Brinkhof tarafından yazılan bu makalenin İngilizce orijinalini Big Think sitesinden okuyabilirsiniz.

Kapak görseli:  Louis Joseph LeBrun / Wikipedia

What's your reaction?

tr_TRTurkish